Katkıda bulunanlar

31 Ocak 2008 Perşembe

30 Ocak 2008 Çarşamba

TAHRİK


Bırakın ince kavak seslerini şehrin içinde
paralar yaşlı kızların koynunda yatarken
bırakın köprülerin üstüne yağmur
ve basma perdelerden lânet bize.

Şaşılacak bir dünyada yaşamaktı; öğrendik
şimdi külçeler yüklüyüz şaşılacak bir biçimde
külçeler yüklüyüz ve çıkmak istiyoruz yokuşu
sokaklar gittikçe katı bizim adımlarımıza
peşimizde bütün bahçeleri boşaltan ter kokusu
yankımız soyunup sevap rahatlığı alınan yataklarda
yürek elbet acıyor esvap değiştirirken
bizden artık akması beklenilen kan da katı
kovulduk ölümün geniş resimlerinden.

Efsanelerden kovulduk
kan ve demir kelimeleri söylenince
elbiseler içindeyiz, şehrin içinde
önümüz iliklenmiş, ayakkaplarımız bağlı
kimsenin uykusunun fesleğen koktuğu yok
altıkırkbeşte vapur ve sancı geç saatlerde
eski savaşçılar vesair geçmiyor bulutlardan
çiçek alıp eve götürüyoruz
bunun bir delilik olduğunu bile bile
en ıssız duyguların ucunda karakollar
asmaların altı tuzak ve tuzak caddelerde
külçeler yüklüyüz, çıkmak istiyoruz yokuşu
gözler kısılıp bakılıyor bize.

Biliniyor
bizim mahsustan yaşadığımız
biliniyor
şarkıların sırası bizde
biliniyor
hayat bizden razıdır
biliniyor
otların sarardığı yerlerde güneş
kurşunun değdiği tende heves kalmıştır.

İsmet Özel
Erbain

2 Ocak 2008 Çarşamba

GÜN KAVUŞSUN DİYEREK

-Mayısta gelen için-

gün kavuşsun diyerek diniyormuş, anladık
yüzümüze ham güller bulaştıran sonbahar
ne de ince yaralı, ne çapkınca ayrıldık:
suda bir kalem gibi kırdı bizi intihar

ah neyi diriltirdi avucunu hohlayışın
neleri kıracaktın sütkesiği dişinde
bulurdu beni oysa ıpıssız ağlayışın
bir şahmaran uyurdu sevgilim deyişinde

yaşamak böyle soğuk ve böyle çürümüşken
yetmiyor aynaların fısıldadığı masal
gel omzuna abanmış yaralarla övüngen
gel içimde biriken encamını geri al

bir ak dalga geçseydi bu kırmızı limandan
yeşil sular üstünde seni getiren gemi
mor ipekler çekerdim ayla senin arandan
gümüşlere sarardım kırılgan ellerini

benim bir tek ölümüm yetseydi çağırmaya
ey çaresiz bakışlı ey zıpkın gözlü, seni!

Süleyman Çobanoğlu
Şiirler Çağla